Anadolu’da kara akbaba, kızıl akbaba, küçük akbaba ve sakallı akbaba olmak üzere dört farklı akbaba türü, çok sayıda tehdide rağmen hayatta kalmaya çalışıyor. Akbabalara Orta Anadolu ve Doğu Anadolu başta olmak üzere Türkiye’nin farklı yerlerinde rastlamak, halen mümkün.
Akbabalar geçmiş dönemlerden bu yana insanların ilgisini çekmiş ve birçok sanat eserine ilham kaynağı olmuş. Bunların bazı örneklerini Çatalhöyük’te ve hatta günümüzden yaklaşık 11 bin yıl öncesine ait Göbekli Tepe’de görmek mümkün. Bugün hala Tibet, İran ve Hindistan’da akbabalara ölülerin sunulması geleneğinin Göbekli Tepe’ye kadar dayandığı o döneme ait kayalar üzerine oyulan şekillerden anlaşılıyor. Bu gelenekte ölen bireyler toprağa gömülmek yerine akbabalar tarafından yenilmeleri için özel bölgelere taşınıyor ve insana ait ruhun, ölü ile beslenen hayvanlar sayesinde gökyüzüne ulaştığına inanılıyor.
Akbabalar leşle beslenmeleri ve birçok avcı tarafından tercih edilmeyen ölü bedenleri tercih etmeleri nedeniyle doğanın çöpçüleri unvanını almış. Her ne kadar temel besinini meyvelerin oluşturduğu bir eski dünya akbabası olan palmiye akbabası (Gypohierax angolensis) gibi örnekler olsa da akbabalar karnivor ve leşçil. Sahip oldukları birçok adaptasyon da bu yönde gelişmiş. Örneğin akbabaların akla gelen ilk özelliklerden biri, tüysüz veya kısa tüylü bir başa sahip olmaları. Bu özellik bazı bilim insanları tarafından ısının dengelenmesine hizmet eden bir adaptasyon olarak belirtilse de (Ward ve ark., 2008), aslında baş bölgesine bulaşan besin artıklarının tüylerin temizliğinde sorun oluşturmaması için geliştiği düşünülüyor. Birçok yırtıcı kuşta görülen kavrayıcı pençe, akbabalarda yerde leş başında yürüyecek biçimde farklılaşmış. Ayrıca midelerinin 1’e kadar ulaşan düşük pH değeri, leşlerden bulaşacak birçok bakterinin ölmesini sağlayan bir bariyer özelliği taşıyor.
Tüm dünyada dağılım gösteren akbabalar eski ve yeni dünya akbabaları olarak iki grup altında toplanmalarına rağmen birbirleri ile yakın akrabalıkları yok. Aralarında belirgin farklılıklar bulunuyor. Örneğin Kuzey ve Güney Amerika’da dağılım gösteren yeni dünya akbabaları besinlerini, kuşlarda genelde çok fazla gelişmemiş bir duyu olan koklama ile algılarken, Asya, Afrika ve Avrupa’da dağılım gösteren eski dünya akbabaları görme duyusunu kullanıyor.
Akbaba sözcüğünü duyan birçok insanın aklına Red Kit çizgi filmlerinde kuru bir dala tünemiş kuşlar ya da çölde sürünen ve susuzluktan bayılmak üzere olan bir adamın tepesinde süzülen kuşlar gelir. Bu insanlar için akbabalar daha çok kurak ya da çöl ortamlarıyla özdeşleşen kuşlar. Bu nedenle de Türkiye’de akbabaların yaşayacağı ihtimali akla hiç gelmez. Oysaki Anadolu eski dünya akbabalarından dört tanesine ev sahipliği yapıyor.
Anadolu’da yaşayan akbabaların en küçüğü olan küçük akbaba (Neophron percnopterus), 155-170 santimetre kanat açıklığına sahip. Ergin bireyler siyah renkli birincil ve ikincil uçma telekleri ile beyaz renkli vücut tüylerine sahip. Ayrıca kama şeklindeki kuyruk yapıları ile de diğer kuş türlerinden kolayca ayrılıyor. Yuva olarak genelde kayalıkları tercih eden küçük akbaba, tek eşli ve çoğunlukla iki yumurta yumurtluyor (Ferguson-Lee ve Christie, 2001).
Küçük akbabalar, yerli nüfusları olmasına rağmen nadir olarak göç eden bir tür. Üremek üzere bahar aylarında Avrupa ve Asya kıtasına gelen türün bireyleri, Eylül ayında kışlama alanları olan Afrika’daki yerlerine dönüyor (Meyburg ve ark., 2004). Leşle beslenmesine rağmen küçük memeli, kuş yavrusu, yumurta, hatta meyve çekirdekleri bile besinleri arasında. Akbabalar içinde en küçüğü olması nedeniyle, leş başındaki sıralamada en sonda yer alıyor ve diğer akbaba türlerinin leşten bıraktıkları artıklar ile besleniyor. Avrupa’daki en büyük küçük akbaba nüfusunun 1000-2000 çift ile Türkiye’de yer alması nedeniyle Anadolu küçük akbaba açısından son derece önemli bir yere sahip (BirdLife, 2015a).
Türkiye’de görülen bir diğer akbaba türü sakallı akbaba (Gypaetus barbatus). Kanat açıklığı 266-282 santimetre arasında değişen bu türün ismi, gagasının iki yanından sarkan tüylerinden geliyor. Genelde dağlık alanlarda dağılım gösteren sakallı akbaba, yuvalarını kayalıklara yapıyor ve iki yumurta yumurtluyor.
Anadolu’da tüm yıl görülen ve yerli bir tür olan sakallı akbabanın en önemli özelliklerinden birisi beslenme alışkanlığı. Bu türün besinlerinin %80- 90 kadarını ölü hayvanların kemikleri oluşturuyor. Bu nedenle leş başındaki düzende et ve iç organların diğer türler tarafından bitirilmesinden sonra sırasını alıyor. Yutamayacağı kadar büyük kemikleri uçarken kayalara atarak kırması ise bir diğer ilginç davranışı olarak karşımıza çıkıyor. Tüm dünyada 1300-6700 ergin bireyin kaldığı tahmin edilen sakallı akbabanın Türkiye’de tahmin edilen nüfusu 160- 200 çift (BirdLife, 2015b).
Anadolu’da dağılım gösteren üçüncü akbaba türü kızıl akbaba (Gyps fulvus). Kanat açıklığı 240-280 santimetre arasında. Genelde gevşek bir koloni yapısına sahip olan kızıl akbabalar kayalara yuva yapıyor ve yılda sadece bir adet yumurta yumurtluyor. Genelde orta ve büyük boy leşleri tercih eden kızıl akbabalar, leşin daha yumuşak kısımları ile besleniyor. Uzun boyunları sayesinde ölü hayvanın içine kadar ulaşarak besinlerini alabiliyorlar.
Ergin bireyleri yerli olmasına rağmen genç ve erişkinleri uzun mesafelere göç edebiliyor. Kızıl akbabanın Avrupa nüfusunun 32400-34400 çift arasında olduğu tahmin ediliyor. Türkiye’de ise yeterli çalışmalar olmamakla birlikte sayılarının 100-1000 çift arasında olduğu düşünülüyor.
Anadolu’da görülen dördüncü akbaba türü ise, kara akbaba (Aegypius monachus). Ününü büyüklüğünden alan bu tür 3 metreye ulaşan kanat açıklığı ile Avrupa’nın en büyük yırtıcı kuşu. Ergin bireyler yerli, ancak genç bireylerin uzun mesafeler kat ettikleri ile ilgili veriler bulunuyor (Yamaç ve Bilgin, 2012). Üreme alanı olarak öncelikle ormanlık alanları ve bu alanlarda yer alan yuvalarını taşıyacak güçteki ağaçları tercih eden kara akbabaların zorunlu durumlarda kayalıklara yuva yaptıkları da biliniyor (Zhatkanbayev, 2011). Genelde gevşek koloniler halinde üreyen kara akbabalar tek eşli. Yılda bir kez ürüyor ve sadece 1 adet yumurta yumurtluyor. Güçlü gagaları sayesinde büyük boy ölü hayvanların derilerini kolaylıkla delen kara akbabalar leş başında ilk beslenenler olarak yer alıyor. Tüm dünyada yaklaşık 15600-21000 ergin kara akbaba bireyinin bulunduğu düşünülüyor (BirdLife, 2017). Türkiye’de ise 300-400 çift arasında olduğu tahmin ediliyor.
Anadolu’da dağılım gösteren dört akbaba türünden küçük akbaba, Dünya Doğa Koruma Birliği (IUCN) kriterlerine göre tehdit altında (EN). Tür dünya üzerinde dağılım gösterdiği tüm bölgelerde azalma eğiliminde.
Sakallı akbaba, tehdit altına girmeye yakın (NT) türler arasında. İspanya’nın kuzey bölgeleri hariç dağılım gösterdiği tüm bölgelerde azalma eğiliminde.
Kızıl akbaba IUCN kriterlerine göre önceliği düşük (LC). Avrupa nüfusu artış göstermesine ve Asya popülasyonu dengede olmasına rağmen Kuzey Afrika ve Türkiye nüfusunun azalmakta olduğu bildiriliyor.
Kara akbaba da tehdit altına girmeye yakın (NT) türler arasında. Avrupa nüfusu özellikle İspanya’daki koruma çalışmaları sayesinde artış gösteriyor. Ancak türün nüfusunun önemli bir kısmını oluşturan Asya popülasyonu azalıyor.
Türkiye’de dağılım gösteren tüm akbaba türlerini birlikte değerlendirirsek tamamının ülke genelinde tehdit altında olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Üreme alanlarının ortadan kaldırılması, zehirlenme, avcılık ve besin kaynaklarının yok olması türlerin sayılarının azalmasındaki en önemli tehditler olarak görülüyor. Sayılarının en azından kısa vadede sabit kalması, uzun vadede ise artması için yapılması ve yapılmaması gerekenleri sıralamak gerekiyor. Nitekim bu türleri tehdit eden unsurlara bakıldığında koruma çalışmalarında nelerin öncelikli olması gerektiği açık.
Binlerce yıldır kültürümüzde yer etmiş akbabaların sayılarının azalmasını engellemek ve gökyüzünde sonsuza dek uçmalarını sağlamak elimizde.
Kaynaklar:
BirdLife International (2017), Species factsheet: Aegypius monachus. http://www.birdlife.org
BirdLife International (2015a), Species factsheet: Neophron percnopterus, http://www.birdlife.org.
BirdLife International (2015b), European Red List of Birds. Office for Official Publications of the European Communities, Luxembourg.
Ferguson-Lees, J. ve Christie, D. A. (2001), Egyptian vulture, Raptors of the World, Christopher Helm, A and C Black Publications, Ltd., London, U.K., 417-424.
Meyburg, B.U., Gallardo, M., Meyburg, C. ve Dimitrova, E. (2004), Migrations and sojourn in Africa of Egyptian Vultures (Neophron percnopterus) tracked by satellite, Journal of Ornithology, 145,273-280.
Ward, J., McCafferty, D. J., Houston, D. C. & Ruxton, G. D. (2008), Why do vultures have bald heads? The role of postural adjustment and bare skin areas in thermoregulation. Journal of Thermal Biology 33, 168-173.
Yamaç, E. ve Bilgin, C.C. (2012), Post-fledging movements of Cinereous Vultures (Aegypius monachus) in Turkey revealed by GPS telemetry. Ardea 100 (2): 149-156.
Zhatkanbayev, A. (2011), Surveys of breeding biology of the European Black Vulture in the South-Eastern Kazakhstan, Raptors Conservation, 23, 182-193.
Yazı: Elif Yamaç
Bu yazı Kuş Sesi dergisinin beşinci sayısında yayınlanmıştır.
Akbabaları hangi hayvan yer çok merak ettim birazdan kesinlikle araştırcam👍🍀™️