Ben insan değilim
Bir istifa dilekçesi…
Artık bir eve ihtiyacım yok.
Her dağ, her dere benim evim.
Artık bir dile ihtiyacım yok.
Bütün diller benim dilim.
Artık kendime ihtiyacım yok.
Dünyanın her şekli benim suretim.
Şimdi ölmek de kalmak da bir.
Ben herşeyim ve insan değilim.
**
Ayrılıkların hepsi acı verir. Ama en acısı vedalaşmadan yaşanan ayrılıklardır. Akşam eve dönüp de onun artık nefes almadığını başkalarından öğrenmek, kahredicidir. Şu dünyayı gezerken hep böyle ayrılıklar yaşarım. Sevdiğim bir derenin vadisi baraj oluverir, nadir bir bitkinin yaşadığı yer sürülür, tarlaya dönüşür. Biraz uzak kalsam İzmir’den, Gediz’de kuşları gördüğüm yerlerde beton yığınları karşılar beni. Bozkırın ortasından yollar geçer, ulu ormanlar kesilir.
Bunların öyküsünü orada yaşayan insanlardan öğrenirim, bir de kuşların artık orada olmayışından. İşte bu öğrenme anı, mutlak ayrılık anıdır, mutlak yalnızlık anı. O an, sevdiğim birini kaybetmiş gibi derin bir acı yaşarım. Doğanın biz olduğunu düşünür, kanayan yarama zaman basarım.
Dönüşte etrafımı seyrederek henüz can vermemiş doğamızı ararım. Hastane koridorlarında dolaşmak gibi bir şeydir bu yolculuk. Sırtı jiletlenmiş bir dağ, kollarını iş makinelerine kaptırmış bir nehir, karnı yarılarak kurutulmuş bir göl! Bu hüznün dışına çıkmak, yaşama sarılmak için elime bir gazete alırım.
Gazeteler bir daha kanıtlar. İnsan: Gelmiş geçmiş en tehlikeli varlık. Sadece doğaya değil, birbirine de acımasız. Savaş haberlerini okurum, birbirini öldürenlerin cesetlerini görürüm, yine toplum, bir dil, bir gelenek hor görülmekte. Bugün bir insan öldürülür, yarın bir türün nesli tükenir. Hepsi vicdansızlığın sonucu.
Yıllardır Anadolu coğrafyasını geziyorum. Anadolu ruhunu soluyorum. Tuza direnerek yaşayan cesur bitkiler, orkidelerin renkleri, kurtların arasındaki büyüleyici bağlar, yunusların derin sesleri, Anadolu’da binlerce yıldır yaşanan sade hayatlar. Yazı doğayı anlatmama yetmiyor. Anlıyorum, toprakla su arasında harflere sığmayan bir aşk var.
Derken bambaşka şeyler görüyorum. Bu nasıl bir kıyım? Postları satılan parslar, genç kuşaklarını DDT’ye kurban veren kelaynaklar, her yıl milyonlarcası sökülen orkideler, zehirlenen kurtlar, evsiz bırakılan denizkaplumbağaları, birer birer vurulmuş toylar, kesilen ormanlar, yağmalanan dereler… Tümünün ahı üzerimizde. Hasankeyf’in resmi karşımda duruyor. İçim cız ediyor. Bakamıyorum camdan ekrana. Bir gün gerçeği yok olur, geriye sadece bu boya izleri kalır diye.
Oysa ki yaşam nasıl da renkli. Nasıl da mükemmel şu an. Ellerimin klavye üzerinde gezindiği şu biricik anda, öylece yaşıyorum. Bir gün bir hastane köşesinde doğduğumu söylüyor annem. Bir gün bir yerlerde öleceğimi anlatıyor doğam. Çok şey yaşamış olmalıyım, her canlı gibi. Direnmiş ve çok şeyi kabullenmiş olmalıyım, her hücre gibi. Ancak kabul edemediğim şeyler hala var. Hem de çok var. Dicle’nin göz göre göre yok edilmesi, Anadolu’nun tüm derelerinin satılması gibi. Para uğruna dünyanın dört bir yanında süren savaşlar gibi.
İnsanın doğayı yok ettiği bir dünyada, insanlığa yer yoktur. Fakat biliyorum, insan bunun tersini de yapabilir. Neslimiz, bu derin uykudan uyanarak başka bir dünyanın kapılarını yeniden aralayabilir. Bunun gerçekleşmesi için, günün birinde, hayvan hapishanesine tıkılmış o maymunla tekrar yüz yüze gelmek ve dertleşmek isterdim:
Biliyorum, benden korkuyorsun. Gözlerinden okuyorum, bana güvenmiyorsun. Adım kötüye çıkmış bir kere… Çünkü ben gelmiş geçmiş en tehlikeli canlıyım. Savaşı, hırsı, öfkeyi ve toplu kıyımı bu dünyaya ben getirdim.
Fakat bir de senin pek bilmediğin yanlarım var. Doğa aşkına dolaştığım günler, söylediğim türküler, çizdiğim rengârenk resimler. Karanlık suretimi atıp bir tarafa, bu en saf halimle çıksam karşına, ne düşünürsün? Pişman olduğuma inanır mısın?
Bana yeniden güvenmen için, sırf bunun için, adımı bile değiştirebilirim. Binlerce yıllık geçmişimi bir yana fırlatıp, neslimden istifa edebilirim. İnan bana, ben öldüren değilim. Ben, tüm canlıları mutlak yalnızlığa sürükleyen muktedir değilim. Kırmızı boşluğun içinde tümüyle yok olmadan, yanlış yolda olduğumu anladım.
Biliyorum, dünya benim için yaratılmadı, ben üstün değilim, ben farklı değilim. Duymak istiyorsan eğer, bunu da haykırabilirim:
Ben insan değilim!
Kasım 2002 – Aralık 2015
Güven Eken
Fotoğraf: © Tony Beck
Yorum yapılmamış