Dünyada barajların yıkılmaya başladığı bir çağın içindeyiz. Yıllarca temiz enerji olduğu iddia edilen çalışır durumdaki barajlar artık doğaya verdikleri geri dönüşsüz zararlar yüzünden yıkılıyor. İnsanlar, fikirler, bakış açıları yeniden şekilleniyor.
Tüm bu değişim dünyada yaşanırken Dicle Vadisi’ni ve Hasankeyf başta olmak üzere onlarca önemli arkeolojik alanı ve yerleşimleri yok edecek olan Ilısu Baraj inşaatı, hukuki olarak aklanmamış ve vicdanen hiç bir zaman aklanamayacak olmasına rağmen devam ediyor. Baraj projesinin ulusal ve uluslararası mevzuata aykırı olması sebebiyle açılan davalar henüz sonuçlandırılmadı. Hasankeyf’teki kaya uygarlığının sulara gömülerek yok edilmesi beklenmeden tehlikeli görülen kayalar düşürülmeye çalışılıyor. Hasankeyf’teki asıl tehlike Ilısu Barajı projesi. On binlerce yıllık uygarlık ile yirmi milyon yıllık bir nehir ekosistemini sulara gömmekten daha büyük bir yok oluş olamaz.
Barajın 2018 yılında su tutması planlanıyor. Yani bir yıl içinde son özgür nehrimiz ve bu nehrin içinde, kıyısında yaşayan ne varsa yok edilecek. Hasankeyf başta olmak üzere yüzlerce yerleşim alanı boşalacak. Pek çok insan gidecek yeri olmadığından ve yeni yerleşim alanlarındaki evlerin bedelini ödeyecek imkanı olmadığından yakınıyor. Gidecek başka yeri olmayan Fırat kaplumbağaları, leopar sazanları, kavak ağaçları, endemik çiçekler ise Ilısu Barajı projesinden habersiz yaşamlarına devam ediyor.
400 kilometrelik alanı sular altında bırakacak baraj projesiyle yok olacak canlıların tam sayısı bilinmemekle beraber Dicle Vadisi’nde daha önce yapılan araştırmalarda nesli tehlike altında olan pek çok su canlısı, kuş ve bitki türü belirlenmişti. Bu türlerin hiç birinin baraj gölünde yaşama şansı yok. Çünkü baraj göllerinin su kalitesi, sıcaklığı, oksijen miktarı nehirlerden çok farklı. Üstelik vadi ekosisteminde yaşayan türlerin daha üst kotlarda yaşama uyum sağlaması da mümkün değil. Bu nedenle, yüz binlerce yıldır bu nehirle oluşan yaşamın bir kaç ay içinde sulara gömülmesine izin verilmemesi gerekiyor.
Hasankeyf’e Sadakat için hiçbir zaman geç değil. Bu tarihi hatadan ivedilikle geri dönülmeli. Ilısu Barajı projesi iptal edilerek bölgenin UNESCO Dünya Mirası ilan edilmesi gerekiyor. ODTÜ’nün çalışmalarına göre zaten Ilısu Barajı hayata geçtiğinde hedeflediği elektrik üretimini gerçekleştiremeyecek çünkü 1950’lerde planlanan bu baraj yeni hesaplara göre hedeflenen verimi sağlayamayacak.
Elbette yıllar geçtikçe Dicle Nehri’nin gerçek değerini tüm toplum ve tüm karar vericiler anlayacak. Eğer vazgeçilmez, baraj yapılırsa görkemli bir “kapanış” töreni ile yıkılarak kaybedilen canlı ve cansız varlıklar anılacak. Göç etmek zorunda bırakılan binlerce insan, insanlığın yok olan ortak mirası, yuvalarında boğularak ölen milyonlarca hayvan, bitki, kuş o gün hatırlanacak. Katilleri de anılacak. Nesli baraj yüzünden tükenen türler asla geri gelmeyecek. Su altında geçen zamanla değişen, dönüşen mağaralar, camiler, evler artık eskisi gibi olmayacak hatta büyük kısmı kireç taşları ile çözünüp çoktan gitmiş olacak. Kazılamadığı için bulunamayan binlerce sır için bir şans daha olur mu diye düşünecek arkeologlar. Dönemin insanları Hasankeyf’i restore etmeyi bile deneyecekler çünkü bu, o gün değerli olacak.
Bunların olmaması için derhal, her ne pahasına olursa olsun Ilısu Barajı’ndan vazgeçilmesi gerekiyor.
Diyelim ki baraj yapıldı. Hasankeyf tüm çabalara rağmen sular altında kaldı. Vazgeçecek miyiz? Hayır. Ilısu Barajı’nı hiç vakit kaybetmeden yıkmaya başlayacağız. Hemen. Şimdi. Tıpkı nehirlerin kayaları aşındırması ve görkemli vadiler oluşturması gibi. Tıpkı, Dicle gibi. Ilısu Barajı’nı, Dicle’den öğrendiklerimizle ortadan kaldıracağız. Hem de öyle dinamit patlatarak falan değil. Aşındırarak, öğüterek, eriterek. Tuğla tuğla, kum kum, toz toz. Doğa sabrıyla.
Fotoğraf: Glines Kanyonu Baraj’ı yıkımı ve Elwha nehrinin özgür kalışı – Washington Amerika Birleşik Devletleri 2011
Bir çaresi olmalı, yöre halkı yürümeli sosyal dernekler işe el atmalı birşeyler yapmalı