Gökyüzünde uçan kuşları takip ederek yeryüzünün ritmini kavradık biz yabana olan göçümüzde kuş misali. Kuşlar bizden çok daha bilgiliydiler göksel hareketler konusunda tabi ki. Ona göre göçüyor, ona göre ötüyor, ona göre çiftleşiyor, ona göre yuva yapıyorlardı. Ve her sene değişiyordu bunların zamanı. Demek ki sabit bir doğa takvimi ya da ritmi olamazdı. Biz de anlamakta güçlük çektiğimiz bu ritmi yakalayarak doğayla uyumlu yaşamak için kuşlara farkındalığımızı arttırdık. Seslerine, hareketlerine.
Kuşlar devamlı gözlemleyebildiğimiz hareket halindeki tek canlılardı yaban hayatın ortasındaki yaşamımızda. Diğer canlıları o kadar sıklıkla görmüyorduk. Yabana geldiğimizde etrafımızda olup bitenlere karşı farkındalıktan yoksunduk. Bilgisiz ve deneyimsizdik alışık olmadığımız, içinde doğup büyümediğimiz bu ortamda Doğa Derneği’nden Güven Eken’in yuvamızı ziyaretlerinden birinde bize getirdiği kuş gözlem kitabı, kuş sesleri kayıtları ve bir dürbün kuş gözlemi konusunda bize resmen çağ atlattı ve o gün bu gündür hep elimizin altında oldular. Çünkü gözlem konusu kuş ise,devamlı ve değişken bir hareketlilikten bahsediyoruzdur.
Yani kuşlar tuttu yabanda bizim elimizden bir nevi. Uçmayı, daha da önemlisi doğa ile uyumlu uçmayı öğrettiler bize. Yuvamızı bile ilk kuşları gözlemleyerek yaptık. Çalı ve çırpıları bir araya getirip üstünü çamur ile sıvadık. Sonra birçok teknik öğrendik, yaptık ama hala 14 yıldır o ilk çalıdan çırpıdan ördüğümüz yuvamızda yaşıyoruz sorunsuz. Etrafında büyüyerek yuvamızı saran çalılar da kuşlara yiyecek ve barınak sağladığından iyice iç içe yaşar olduk onlarla.
Tüm canlılar ile ortak yuvamız olan Alakır Vadisi’nde eskiden yaşamış olup, şimdilerde bu dünyadan göçüp gitmiş, birkaçı ile komşu olma şansını son anda yakaladığımız yerel insanların da kuşlara ve onların üzerinden doğaya olan farkındalıkları hikayeler aracılığı ile bize de aktarılmıştı kendi ağızlarından.
Rahmetli Durmuş Amcamız ‘kınalı’ dediği kızıl gerdan kuşunun boynundaki kızıllığın kına olduğunu, ‘puhu’ dediği alaca baykuş ile evlenecekleri gün bu kınanın yakıldığını ama düğün günü puhunun ortadan kaybolduğunu, o gün bu gündür kavuşamadıklarını, biri varken diğerinin hiç görülmediği hikayesini anlatırdı. Aslında anlattığı kuşların göç hikayesiydi hüzünlü bir aşk masalı üzerinden. Değirmenci Hamide Teyzemiz de ‘dukkuk’ dediği guguk kuşunu baharın ilk duyduğunda gördüğün ilk taşı kaldırıpta altına baktığında kırmızı karınca görürsen kızıl, siyah karınca görürsen siyah keçin olur diyerek kim duyacak ilk dukkuk sesini diye bizi kuş seslerine odaklardı. Tüm bu hikayeler kuşlar üzerinden doğanın ritmine olan farkındalığı hatırlamak bir nevi doğa zamanı ayarını yapmak içindi aslında eğlenceli ve masalsı bir şekilde.
Kuşları gözlemlerken kaptırdık kendimizi doğanın ritmine. Daha keskin duyar, daha keskin görür, daha çok hisseder olduk sayelerinde. Yabana göçme niyetiniz gerçek bir aşka dönüşürse günün birinde, ritmi yakalayıp uyumlanmak için kuşları takip etmeye başlayın siz de öncelikle. Onlar size yenecek en sağlıklı besinleri, içilecek en temiz suları, yuvanızı nasıl yapacağınızı gösterip, yağmurun yağıp yağmayacağını ve o anki doğanın zamanını söyleyecek. Başka ne ister ki insan? Daha da dikkatli dinlediğinizde ise, birçok şeyi daha anlattığını duyacaksınız belki de.
Alakır Nehri Kardeşliği
Yorum yapılmamış