22 Kasım 2024’te bitmesi gereken COP29 müzakereleri, 24 Kasım 2024 sabahı, 25 saatlik bir uzamanın ardından tamamlandı. Bu süreçte Doğa Derneği olarak, zirveyi ve çıkacak kararları takipteydik. Bu müzakere süreçleri genellikle gezegenin ve tüm yaşamın ortak geleceği yerine ülkelerin ve özel sektörün kısa vadeli çıkarlarını önceliklendiriyor ancak bu müzakerelerde bunun önüne geçmek isteyen ve doğanın hakları için çabalayan müzakereciler, sivil toplum kuruluşları ve temsilciler de bulunuyor. İşte tam da bu sebeple, bu müzakereleri takip etmeye devam etmek önem taşıyor.
29’uncusu düzenlenen bu toplantıda alınan kararları ve konuşulan gündem maddelerini derledik. Maalesef, bu toplantıdan çıkan kararlar, yine doğanın ve gezegenin geleceği için yeterli olmadı. Devletlerin bir araya gelerek verdiği kararlar, iklim değişikliğinin azaltımı ve iklim değişikliğine uyum süreçleri açısından yetersiz kaldı. Peki gözleri bir sonraki seneye çeviren kararlar ve gündem maddeleri neler oldu?
Katılımda Eşitsizlik Konusu Gündeme Damga Vurdu.
Öncelikle COP29, geçen senelerde olduğu gibi fosil yakıt lobisinin yoğun katılımı sebebiyle eleştirildi. Bu seneki zirveye iklim krizinden en çok etkilenen 10 ülkeden 1033 delege katılırken, 1700 fosil yakıt lobicisinin katıldığı iddiası eleştiri çekti (Kaynak: The Guardian).
Özellikle de sivil toplum kuruluşlarının katılımındaki zorluklar da hesaba katıldığında, katılım konusu çok daha ciddi sorunların bir belirtisi. Sivil toplum kuruluşları COP’a katılım süreci, çeşitli engellerle karşı karşıya. UNFCCC Sekreterliği’ne katılım başvurusu yapılırken, diğer uluslararası anlaşmaların taraflar konferanslarında görmediğimiz şekilde, kabul süresinin “birkaç yıl” sürebileceği bilgisi ile karşılaşılıyor. Bu uzun bekleme süresi, sürece dahil olmak isteyen STK’ların etkin bir şekilde katılım sağlamasını ciddi şekilde zorlaştırıyor. Ayrıca, başvuru sürecinde talep edilen belgelerin yoğunluğu ve karmaşıklığı, katılımı daha da güçleştiren bir diğer unsur olarak öne çıkıyor. Diğer konferanslara kıyasla daha fazla belge ve prosedür talep edilmesi, özellikle sınırlı kaynaklara sahip küçük ve yerel STK’ların katılımını neredeyse imkânsız hale getiriyor. STK’ların sınırlı bütçesi de bu aktivitelere katılmaya ayırmasının güçlüğü hesaba katıldığında, bu politikanın sivil toplum kuruluşlarının katılımını zorlaştırdığı çok açık. Bu tür gereklilikler, STK’ların seslerini duyurmasını ve sürece dahil olarak karar alma mekanizmalarını etkileme kapasitesini sınırlandırıyor ve küresel iklim değişikliğiyle uyum çalışmalarında önemli bir paydaş olan sivil toplumun katkısını zayıflatıyor. Buna karşılık, fosil yakıtları koruyan hedeflerini ön plana çıkararak COP’larda iklim değişikliğine karşı güçlü adımlar atılmasına engel olmak isteyen oyuncuların çeşitli şirket veya devletlerin arkasına sığınarak bunu yapmaları çok kolay. UNFCCC Sekreterliği’ne sivil toplumun sesini duyurmak ve dengeli bir katılım sağlamak için çalışması gerektiğini hatırlatıyoruz.
Fosil Yakıtlardan Uzaklaşma Vurgusu Tekrarlanmadı.
İklim değişikliğinden en çok etkilenen ada ülkelerinden biri olan Mikronezya’dan BM’ye Daimi Delege olan Jeem S. Lippwe yakın dönemde fosil yakıtlara finansmanın artmasını “zarardı, hakaret oldu” diyerek eleştirdi (Kaynak: Sprep). Bütün bu eleştirilere rağmen, geçen sene COP28’de Dubai Mutabakatı ile ilk defa sözü edilen “fosil yakıtlardan uzaklaşma” çağrısı, COP29’da tekrarlanmadı. Onun yerine metinde Dubai Mutabakatı’na referanslarla sınırlı kalındı (Kaynak: Al Jazeera).
Paris İklim Anlaşması endüstriyelleşme öncesi döneme kıyasen küresel sıcaklık artışının 2°C’nin olabildiğince altında (mümkünse 1.5 °C altında) tutulmasını hedeflerken küresel 1.5 °C sıcaklık artışının ölçülmesine milim kaldığı bilimsel araştırmalarla sabit (Kaynak: BBC). Durum böyleyken, iklim değişikliğinin temel sebebi olan fosil yakıtlardan uzaklaşma hedefine yeterli vurgunun yapılmaması büyük bir başarısızlık. Bu vesileyle, yeni fosil yakıt enerji santrali yapılmaması ve fosil yakıtların üretiminden transferine bütün süreçlerin kademeli olarak durdurulmasına yönelik çağrımızı tekrar etmek isteriz. Bu tesisler yalnızca iklim değişikliğinin sonuçlarını ağırlaştırmıyor aynı zamanda doğayı tahrip ederek gıda güvenliği ve temiz su kaynaklarına erişim gibi iklim değişikliğinden olumsuz etkilenecek konulara karşı toplumu daha hazırlıksız hale getiriyor.
İklim Finansmanı Konusunda Karar Alındı.
Uluslararası iklim değişikliği rejiminin en önemli ayaklarından olan “finans” konusu COP29’un da temel konularından biriydi. Gelişmekte olan ülkeler, iklim değişikliğinin iki adımı olan emisyon azaltım ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum için finansmana ihtiyaç duyuyor. Bu konu Paris İklim Anlaşması’nda da düzenleniyor.
COP29 sonucunda, yıllık 100 milyar ABD Doları olan hedef, 2035’e kadar yılda 300 milyar ABD doları olarak güncellendi (Kaynak: UNFCCC). Bu sayı, Avrupa Birliği ve ABD tarafından kutlanırken, gelişmekte olan devletler tarafından eleştirildi. Sierra Leone Çevre Bakanı verilmesi planlanan finansmanı “iyi niyetten yoksun”, Nijerya delegasyonu ise “hakaret” olarak niteledi (Kaynak: Al Jazeera).
İklim değişikliğine büyük oranda yol açan ve o oranda zenginleşen devletlerin memnuniyeti; endüstriyelleşme sürecine geç giren, doğası ve yurttaşları iklim değişikliğinin etkilerinden en çok etkilenecek olan devletlerin ise memnuniyetsizliği, iklim finansmanının 300 milyar ABD dolarıyla sınırlı kalmaması gerektiğini gösteren önemli bir ibare. Gelişmiş devletler hem iklim emisyonu konusunda elini taşın altına koymalı, hem de iklim değişikliğinden etkilenecek devletlere doğayı ve yurttaşlarını korumak için gerekli finansmanı sağlamalı.
Türkiye COP29’da Net Sıfır Hedefi için 2053’ü Gösterdi, Fosil Yakıtlardan Çıkışa İlişkin Sözüne Karşılık Stratejisi Zayıf Kaldı.
COP29’da Türkiye, Sekterya’ya sunduğu stratejide net sıfır için 2053’ü gösterdi. Bu süreçte yenilenebilir enerji payının %57’ye çıkması da hedefleniyor. Öte yandan, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Türkiye’nin kademeli olarak fosil yakıtlardan çıkışının bir hedef olduğunu belirtirken bunun ne şekilde yapılacağını ilişkin bir detay belirtmedi (Kaynak: Cumhuriyet).
Bu söze sadık kalmak için Türkiye’nin yeni fosil yakıt kaynaklı enerji santralleri projelerinin tümünü iptal etmesi, yeni projelere ruhsat vermemesi ve kademeli olarak eski fosil yakıt enerji santrallerini emekli etmesi şart. Oysa günümüzde kömür enerji santralleri halen ruhsatlandırılıyor ve bunun önüne geçen bir yasal zemin hala yok. Doğa Derneği olarak, fosil yakıtlara karşı savunuculuk faaliyetlerimizi sürdürüyoruz ve Türkiye’nin hedefleriyle uyumlu politikalar geliştirmesi için var gücümüzle çalışıyoruz. Bu alanda çalışmalar yürüten, biz dahil, sivil toplum kuruluşlarının kapasiteleri geliştirilmeli ve Türkiye’nin çevresel stratejilerinin geliştirilmesi sürecinde önemli kararlara katılımı sağlanmalı.
Fosil Yakıtlara İlişkin Güçlü Adımlar için COP30
Sonuç olarak, COP29’da finansmana ilişkin önemli kararlar alınsa da hem finansman beklentinin altında kaldı hem de fosil yakıtlardan çıkışa ilişkin ifadelere yer verilmemesi umutsuzluk yarattı. Bu durum gözleri Brezilya’da gerçekleşecek COP30’a çevirdi. Önümüzdeki sene COP30’da, geçen sene Dubai’de yapılan COP28’deki fosil yakıtlardan çıkış hedefinin tekrarlanması ve bu çıkışı sağlayacak stratejiler geliştirilmesini bekliyoruz. Karbon tutan alanların korunmasına ve iklim dayanıklılığının artırılmasına ilişkin gündem de yoğunlaşmalı. Aksi takdirde, her geçen sene bir önceki seneden küresel olarak daha fazla ısınmaya ve iklim değişikliği kaynaklı aşırı hava olayları can almaya devam edecek gibi görünüyor. Bu sebeple COP29 gibi zirvelerin takip edilmesi de önem taşıyor.
Derleyen: Begüm Acar
Yorum yapılmamış