Çocukluğum verimli topraklarda, yeşili, ağacı çok, suyu leziz Adapazarı’nda geçti. O zamanlar çeşmelerimizden akan Sapanca Gölü’nün suyu tertemizdi. Evler bahçeli, ağacı, yemişi boldu.
İzmir Dokuz Eylül – İktisat’tan mezunum. Sonrası İstanbul, şehir ve iş hayatı içinde geçen uzun bir süreden sonra 2010′ da Kreş ve Anaokulu işletmeciliği için Adapazarı’na dönüş yaptım. Şehirlerin, yaşayan insanlarıyla birlikte, toprağını, suyunu, bitkilerini, hayvanlarını, ağaçlarını da kapsayan bir ruhu olduğuna ve bu ruhun bir şekilde bizi yönlendirdiğine inanıyorum. 2015’te Anadolu coğrafyasını ve iklimini bambaşka gözlerle görmemize vesile olan Mucizeler Yolu yolculuğu ile birlikte Doğa Okulu ve Doğa Derneği ile tanıştım. 2015-2018 yılları arasında Doğa Okulu’nun Seferihisar’daki Doğa ve Kadim Anadolu Kültürü üzerine yaptığı okullara katıldım. O zamandan bu yana Doğa Derneği ve Doğa Okulu’nun ara yüzüyüz diye düşündüğüm gönüllülerindenim. Hepimiz yeryüzünün bir parçası olduğumuzu ve onun canını acıtmanın kendi canımızı acıtmak olduğunu içimizde bir yerlerde biliyoruz. Sadece bunu hatırlamamız gerekiyor.